Erdal ÖZ ölmüş:((

Erdal ÖZ ölmüş:((

ayfel

Başımız sağolsun...
Sevgili Erdal Öz 6 mayıs´ta ölmüş...
ve ben 2 haftadır dünyadan kopuk yaşamış olduğum için bunu ancak bu gün öğrendim:(

sıcak ve sevecendi...
çok çalışkandı...
hayatı evrenle ilişki içinde olduğunun farkında olarak yaşamakla meşguldü...
hep çocuksu bir neşesi vardı ve onu size de aktarırdı mutlaka...
sizin kederlerinizi gözleriyle algılar paylaşabilirdi içtenlikle...
Dosttu...

onu zaten özlüyordum ve özleyeceğim...
Sevgili eşi Samiye Hnm.a ve çocuklarına yürekten üzüntü duyduğumu, ve yeri hep belli olacak birini kaybetmiş olduğumuzu bildiğimi söylemek istiyorum:(:(

2006-05-12 16:01:26

Cvp

ayfel

http://www.haberturk.com/newengine.php?haberturk=haber&@=226986


http://www.kodadimedya.com/detay.asp?ID=6613

2006-05-12 14:59:51

Cvp

chrome_nickel

:( her an değerli insanları kaybediyoruz, yakında değerli insan kalmıcak böle giderse

2006-05-12 15:21:53

Cvp

ayfel

"Gemiler geçmeyen denizlerde birer şarkı artık onlar da..."


"Her yıl genellikle baharların ilki de, sonu da; boş sayfaları epey azalmış olan ömür albümlerinin son kapağını kapatıverir. Bu yıl mayısa girerken de; yaşayanlara, özel gönül ve beyin gölgelerini, silinmeyecek bir armağan olarak bırakabilmek için, görünmeyen çileler dokumuş olan Atıf Yılmaz´la Erdal Öz´ün ömür albümleri kapanıverdi.
3 bini aşkın belediyelerden çoğunda, bir sinema salonu dahi bulunmayan ve yılda da 6 kişiye 1 kitabın düştüğü bir diyarda; film yönetmeni olarak da yaşamak bir kahramanlık, yazar ve yayıncı olarak yaşamak da...
***
Atıf Yılmaz 80´indeydi, Erdal da 70´inde... Her ikisi de; Ankara nutukçularıyla, "makam" morfinmanlarının ilgilenmedikleri bir vadide; rahatça kulaç atabilmek için gerekli yüzme havuzlarını da, yine kendileri yapmaya çalışmışlardandı.
***
Sinema, tiyatro, yazı, kitap... Ve kürsülerden, sürekli beğenmemek ve suçlamak için uzanan parmaklar...
Genç kuşaklar bir de merak edebilseydi, sanat bahçelerinde kimlerin yeşerebilmek uğruna ne bedeller ödediğini ve bazılarının da, yeşermeye çalışırken köklerinden sökülüp nasıl atılmak istendiğini...
***
Atıf da, Erdal da; her şeye karşın yine de başardılar kendi düzenledikleri havuzlarda, kendilerince kulaç atmayı...
Bir de Yeşilçam´ın meçhul fedaileriyle, yazı dünyalarındaki unutulmuş değerlerin dökümleri yapılsa...
Cahide Sonku´ların, Gülistan Güzey´lerin, Diclehan Baban´ların, Necdet Mahfi Ayral´ların, Salih Tozan´ların tek tek çevrilse ömür albümlerindeki sayfaları... Nasıl yaşadılar, neler çektiler, nasıl geçindiler, nasıl kapandı albümlerinin son kapağı...
***
Atıf Yılmaz, şöhretinin glu-glu´suyla hindi gibi çevresine kabarmayanlardandı. Mevcut koşullar içinde rantabilitesini denk getirebileceği projeler zincirine, yeni bir halka daha takabilmenin köpürmeyen coşkusuyla yaşardı.
Erdal Öz ise, ziyan edilmiş bir kuşaktan arta kalmış bir kalemdi. Kurduğu yayınevinde de; "yalapşaplığa" tenezzül etmeden, yepyeni ışıklara, yepyeni ufuklar açmıştı.
***
Haber Türk TV´de Melih Meriç, "Basın Kulübü" programında, Deniz Gezmiş´le, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan´ın; idam sehpalarında cellat eliyle öldürülmelerinden 34 yıl sonra; bizde "hukuk"un, "Azrailli bir politika" ile nasıl dantellenmiş olduğunun dosyasını açmıştı.
O programda Türkiye´nin, neden bir türlü "gelişmiş" ülkeler arasına yerleşemediğinin de öyküsü vardı.
***
Dünkü Zaman gazetesinin manşeti de şöyleydi:
"30 trilyon harcanan müze 8 ayda tarih oldu"
Habib Güler´in Ankara´dan verdiği haberde şöyle deniyordu:
"Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü´nün, 70 yıllık çalışmalarını topladığı Tabiat Tarihi Müzesi çürüğe çıktı. Ekim 2004´te açılan müze 8 ay sonra kapatıldı. 30 trilyon liraya mal olan müze için Orta Doğu Teknik Üniversitesi ´her an yıkılabilir´ derken, MTA raporu, yolsuzluğa dikkat çekiyor: İnşaatta malzeme çalınmış."
***
Geçen hafta da, Denizli Devlet Hastanesi´nin acıklı durumu gelmişti gündeme. Her yağmur yağdığında, tavandan akan sular için hasta yataklarına leğenler konuyordu.
***
Yakın bir geçmişte, -bugün yaşça torunlarımdan küçük- gençlerin, idam sehpalarında öldürülmeleri reva görülür ve sömürüye, yolsuzluğa, "devlet eliyle kişi zengin etmeye" karşı çıkmış kalemler, zindanlara tıkılırken; bir yanda da, dallana budaklana sürüp gitmekte olan resmi karmayolalar...
***
Atıf Yılmaz da, Erdal Öz de; ne Hollywood dünyalarından, ne de 1 kişiye yılda 12 kitabın düştüğü AB dünyalarından geçtiler...
Bir türlü "gelişmekte" olmaktan, "gelişmiş"liğe atlayamayan; "urun kellesini" geleneğinden uzantılı, sehpalı, urganlı ve hâlâ daha "yazar düşmanlığı" sıtmasından kurtulamamış, garip bir Şark "otofaji"sinin içinden geçtiler.
***
Şu da işte dünkü Milliyet´ten bir haber: "Başkentte heykel terörü - Ankara sokaklarındaki pek çok heykel tek tek kırılıp boyanıyor"
***
Heykellerin sık sık kırıldığı, yapımına trilyonlar harcanmış resmi binaların 8 ayda çürüğe çıktığı ve 17 yaşındaki çocukların idamını imzalarken, ellerinin titremediğini söylemekle övünen garip siyasetçilerin bulunduğu bir diyarda; yine de Atıf Yılmaz´lar, Erdal Öz´ler yetişebiliyorsa, enseyi karartmayın...
Unutmayalım ki, Kazak Abdal´lar da burada yetişti, Kul Nesimi´ler de, Nâzım Hikmet´ler de, Reşat Enis´ler de, Rıfat Ilgaz´lar da...
***
Siyasetçi tepişmeleriyle, onların sövüşmelerinden ve dövüşmelerinden ibaret değil dünya... İnsanoğlunun bambaşka bir boyutu daha var; "makam" morfinmanlığına uğramışların, bir türlü göremediği...
Şükür ki, Türkiye´de de var, insanoğlunun o bambaşka boyutu; görenlerin gördüğü, bilenlerin bildiği...
***
Her yıl genellikle baharların ilki de, sonu da; boş sayfaları epey azalmış olan ömür albümlerinin son kapağını kapatıveriyor. Kitleleri dolandırmaya kalkmışların yanında; hayatı hak etmeye çalışmışlar da dahil buna...
Uzaklaşan dostlara, bendenizin de son veda selamında, Ahmet Haşim´in mısraları titreşiyor biraz da:
Bu bir gizli dildir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta"

Çetin ALTAN
10 mayıs 2006
milliyet gazetesi´ndeki "şeytanın gör dediği" köşesinden:

2006-05-12 16:01:26