Pc ve oyun dünyasından haberler

Pc ve oyun dünyasından haberler

Samce

Sims2: Open for Business çıktı çıkıyor

EA´ın gönderdiği basın açıklamasıyla Sims 2 serisinin son halkası olacak olan Open for Business 2 Mart´ta piyasaya çıkıyor. Yeni pakette simlerimiz kendi kariyerlerini kurabilecekler. Atılabilecekleri iş alanlarıysa güzellik salonu, konfeksiyon, elektronik dükkanı, restoranlar zinciri vs... olacak.


Wanted
A Wil Western Adventure

The Adventure Company´nin yarattığı WANTED: A Wild Western Adventure, oyunculara çizgifilmvari grafiklerle bir vahşi batı macerası yaşatma iddiasıyla raflarda yerini alıyor. Karşımızda, Broken Sword 3 gibi bir Adventure şaheserinin yükselttiği çıtanın 2 boy altında kalan, fakat; şirin ve renkli grafikleri, sıcak atmosferi ve mantıksız bulmacalardan arınmış duru adventure mantığıyla hayli oynanabilir eski tip bir point-click stilli adventure var.

Kasabanın Starek isimli baş kötüsü, şerifi de yanına alarak civardaki tüm çiftliklere tehdit yoluyla el koymakta, kimse de ona karşı gelememektedir. Yine bir gece üç silahşörünü Joe Bannister´i çiftliğini satması için tehdit etmeye yollamıştır. Biraz kaza sonucu da olsa, Robin Hood´un 8.jenerasyon akrabası kahramanımız Fennimore Fillmore, silahşörlere kafa tutar ve maceramız başlar. İşte Tom Miks veya Teksas okurlarının belki bininci defa duyduğu senaryomuz böyle.

Oyunun grafikleri artık yeni nesil adventure´larda standartlaşmaya başlamış 3D motor üstüne kurulmuş. Ama sakın bir Broken Sword 3 beklemeyin çünkü her ne kadar cizgifilmvari, sıcak , renkli bir sakin(!) batı atmosferini ortalama seviyede yaşatıyor olsa da oyunun grafik kalitesi vasat. Tek problem ne yazık ki bu değil, oyunun kamera sistemi de bazı zamanlar problem yaratabiliyor. Müzikler ise ortamın atmosferini az çok yansıtıyor fakat yine de asla bir Dead Man´s Hand beklemeyin. Karakter seslendirmeleri gayet tatmin edici. Hemen hemen tüm diyaloglar iyi seslendirilmiş olsa da bazı karakterlerin seslerin kulaklarınızı tırmaladığını farkedeksiniz.

Oyunun arayüzü ve oynanış şekline gelince. WANTED´i, point-click sistemiyle mouse´un iki tuşu ile oynuyorsunuz. Sol tuş eşyalara yakından bakmaya (ki bu bakma oyun karakterinin eşya hakkında yorum yapması ya da bilgi vermesi şeklinde değil de eşyayı zoom etmesi şeklinde gerçekleşiyor) sağ tuş ise o nesneyi kullanmaya yarıyor. Envanter ekranın üstünde ve burdan bir nesneyi seçip kullanmak istediğiniz nesnenin üzerine getirerek kullanıyorsunuz. Envanterdeki eşyalar birbiriyle kullanılmıyor bu da tabiki çözümsel derinliği azaltan bir etken.


Age of Empires 3

Strateji türünde 1997 Yılında başlayan bir efsanedir Age of Empires. Kusursuz 2D animasyonlar ile süslenmiş, şaşırtan mikroekonomik oyun yapısı, akıllı yapay zekası ve göz kamaştıran savaş sahneleri ile bir fenomen olmayı başarmıştı o yıllarda. Oyunda karanlık çağdan başlayarak, Modern çağa kadar uzanan tarihi bir evreyi yaşayabiliyorduk. Geride bıraktığımız bu sekiz seneye bir çok eklenti paketi ile birlikte, yepyeni oyunlar ekleyen Ensemble Studios, uzun bekleyişlerimizin ardından serinin son oyunu olan Age of Empires 3’ü karşımıza çıkartmayı başardı..

İlk duyurulduğu günden buyana, bir çok insanın kafasında soru işaretleri oluşmasına neden olmuştu AOE 3. Çünkü yayınlanan ekran görüntüleri inanılmayacak derecede göz kamaştırıcıydı. Bir oyun içi görüntülerden çok, birer ArtWork gibi durdukları için oyun içi videolarını görene kadar, hatta son olarak Eylül ayında yayınlanan demoyu oynayana kadar bir çok kimse oyunun bu kadar mükkemmel grafiklere sahip olabileceğini düşünmemişti bile. Ama şimdi oyunun kendisi var elimizde ve bu 3 CD’lik strateji şölenini yaşamaya davet ediyorum sizleri..

Oyunun ilk açılışı ile birlikte 3D grafikler kendini hemen gösteriveriyor. Hareketli bir şehir merkezi tüm ihtişamı ile karşımızda durmakta. Aslında oyunseverlerin kafasında soru işaretleri oluşmasına neden olan nedenlerden biride oyunun 3D olarak hazırlanması idi. Age of Mythology’i saymassak bundan önceki AOE oyunları hep 2D olarak çıkmışlardı karşımıza. 3D ile birlikte oyunun oynanabilirliğinin düşebileceği kafaları kurcalayıp durdu haliyle. Çünkü bunun canlı örneklerini defalarca görmüştük. Aslında AOM ile 3D grafiklerde de başarılı olabileceğini gösteren Ensemble, bu sefer olayı iyice abartıp genelde FPS oyunlarında görmeye alışık olduğumuz; Gölgelendirme/Işıklandırma efektleri ile Shader modellemelerini oyuna entegre edip üzerine birde Havoc fizik motorunu ekleyince işin rengi de değişmişti tabi ki.

İşin rengini biraz daha ileride incelemek üzere oyunumuza geri döndüğümüzde kendimizi bambaşka bir tarihi dönemde bulduğumuzu görüyoruz. Bundan önceki oyunlarda krallıklar ve imparatorluklar kurarak, medeniyetimizi güçlendirmek üzerine bir oyun anlayışı hakimken, AOE 3’de konsept biraz daha değiştirilmiş. Konu olarak Orta Çağ’ın sonlarında yaşanan Coğrafi keşifler ve Avrupa’daki büyük devletlerin sömürgeleştirme emelleri üzerinde yoğunlaşıyor oyunumuz. Bu yüzden o dönemlerde Coğrafi keşif gerçekleştirmiş ülkelerin dışında döneme damgasını vurmuş medeniyetlerde oyunda yerini almakta. İngilizler, İspanyollar, Hollandalılar, Portekizliler, Almanlar, Fransızlar, Ruslar ve son olarak da bizleri yakından ilgilendiren Osmanlılar oyunda seçilebilen 8 ırkı oluşturuyor.


Quake IV

Yıllar önceydi. Yeni bilgisayar almıştım, OpenGL bile desteklemeyen S3 Trio ekran kartım vardı. Hey gidi günler. O sıralarda bir oyun oynardım. Hatta oynamanın ötesinde o oyunla yaşardım neredeyse. O zamanlar oyunu 1 kere hile 1 kerede hilesiz bitirmiştim. Daha sonra yeni bir bilgisayar aldım bu sefer ekran kartım GeForce 256 idi (ilk GeForce hey beee) aynı oyunu tekrar oynadım. Bu sefer OpenGL ile oynamıştım ve bir kez daha hayran kalmıştım oyuna. Bu sefer oyunu hatırladığım kadarı ile 1 kez easy, 1 kez normal, 2 kez hard da hilesiz bitirmiştim genede tüm gizli yerleri bulamadığımı hatırlıyorum. Bu oyun benim hayatımda oynadığım en iyi oyunlardan biriydi. Star Wars veya Virtual Pool oyunlarından sonra oynadığım en uzun süreli oyundu. Bu oyun zamanının bir numarası, şimdilerin efsanesi Quake 2 idi ki kendisi PC Gamer tarafından yanlış hatırlamıyorsam %99 alan nadir oyunlardan biridir. Unutmadan HL 1 %98 almıştı diye hatırlıyorum ama yanılabilirim.

Ben oyunu son kez bitirip sildiğim sıralarda lise 2 felandım. O günden sonra sürekli Quake 2´nin devamını bekledim. Quake 3 geliyor dediler. Hatta ben lisedeyken geldi ama benim beklediğim Quake 3 değildi. Ben Quake 2´nin devamını istedim, Quake’in değil. Neyse bir ara Doom 3 ten önce Quake 4 lafları ortada dolanmaya başladı ve evet bu sefer Quake 2’nin devamıydı oyun. Haberin ardından başladım beklemeye. Liseden beri sayarsak yaklaşık 6 sene veya fazla bu oyunu bekledim. Düşünün Quake 2 aslen 97 yılının oyunu. Yaklaşık 8 sene sonra anca devamı geldi oyunun. Ve yazının geri kalanında oyunu tanıtmadan önce tek bir şey söyleyeceğim. Beklediğime değdi ve ben gene devamını beklemeye başladım ki gerekirse bir 8 sene daha beklerim.

“What does not kill me makes me stronger”

Dünyada takdir ettiğin oyun firmalarını say deseler bunlardan iki tanesi kesinlikle ID Software ve Raven Software olurdu. Bir oyun Raven Software tarafından yapılıp ID tarafından gereğinden iyi bir şekilde desteklenmesi bir oyunun benim gözümde direk 6-7 puan ile başlamasına yeterlidir. Quake 4 ise gönül bağım nedeniyle direk 8 den başlamaktadır.

Oyunun nasıl oynandığını veya nerede hangi düşmana karşı ne yapmanız gerektiğini anlatmayacağım size. Burada sizlere Quake 4’ü bir oyundan daha fazla yapan özellikleri yazacağım ve bunları genelde Quake 2 ile karşılaştırarak yapacağımı da belirtiyim.

Bütün bunlara geçmeden önce oyunun sistem gereksinimleri üzerinde biraz durmam gerekecek ne yazık ki. Oyun arkadaşlar az çok ortanın üzerinde bir sistem istiyor. Benim 2500+, 512 ram, 128 MB lik radeon 9800 de 800*600 da çatır çatır çalıştı ama benim sistemimi temel almamanızı öneririm çünkü ben genelde çok fazla ayar yaparım oyunlara. Ama aldığım bilgilere göre benzer bir sistemde 9600 ve seviyesi kart ile oldukça iyi çalışmış oyun.

2006-02-21 18:00:08

Cvp

drekon

son zamanlarda iyi bir real time strateji oynayamadık. starcraft günlerini özlüyorum. yokmu bildiğiniz bişi.

warhammer4000 oynadım pek tat vermedi.

2006-02-16 19:49:12

Cvp

Samce

hocam ayıb ettin
strolhong varya daha ne:D
strolhong 1e oturdum kalkamıyorum
vallaha max çalışamıoz oynamaktan ya:(:P

2006-02-17 18:57:28

Cvp

Samce

WARCRAFT

Lordaeron İstilası

“Nesiller önce Burning Legion’un efendileri dünyanın üzerine Orc sürülerini salarak Azeroth Krallıkları’nı yoketmeye çalışmışlardı. Orc sürüleri direnişle karşılaşıp sürekli savaş yüzünden yetersiz kalınca, Burning Legion’un efendileri, ölümlü dünyaya kaos ve kargaşayı getirebilmek için daha güçlü bir kuvvete ihtiyaç duydular. Bu noktada, Kil Jaeden sayısız Undead Savaşçısından oluşan ve Lich King’in altında toplanan İstila Ordusunu yarattı.

Lich King ve sadık hizmetkarı Kel Thuzad, Azeroth’un ölümlü topraklarına olanca güçleriyle zehir yaymaya başladılar. Lordaeron topraklarına yerleşen belalar Allience’ı ve diger dost toplulukları adeta bölüp geçti. Bu istilayla mücadele etmek için sadece Prens Arthas harekete geçti, fakat istila ordusu yenilgilerle daha da güçleniyordu. Bu zorlu maceranın sonunda Arthas yavaş yavaş ruhunu kaybederek Lich King’in Ölüm Şövalyeleri arasına katıldı. Bir zamanlar karşısında savaştığı istila ordusunu şimdi o yönetiyordu….”

İşte böyle başlıyordu Warcraft hikayesinin İstila Ordusunu anlatan bölümü. Arthas’ın ihanetinden sonra tüm Azeroth bir mücadeleye başlamış, sonunda Druidlerin yardımıyla Night Elflerin Kutsal ağacı savunulmuş ve istila defedilmişti. İstila ordusunun Hyjal Dağı’ndaki bu yenilgisinden sonra Azeroth’un halkları saldırıya uğramış ülkelerini ve yaşamlarını tekrar kurmaya başladılar. Yenilenen güçleriyle Horde ve Allience kamplarının kahramanları yeni topraklar keşfetmeye başladılar ve bilinen dünyanın ötesine uzanan “Dark Portal’ı” keşfettiler. Dost mu bulacaklar yoksa düşman mı ? Bu topraklar hangi tehlikeleri ve ödülleri besliyor ? Peki ya tarihin derinliklerine gömdükleri şeytanların “The Burning Crusade’i” savaşa hazırladıklarını öğrenince ne yapacaklar ?

World of Warcraft : The Burning Crusade, Blizzard’ın oyun dünyasında tarih açan World of Warcraft’ı için heyecan verici bir devam paketi. Bu paketle yazının devamında ayrıntılarıyla incelenecek bir dizi yeniliği bizlere sunuyor.

2006-02-17 19:01:08

Cvp

çağatay köroğlu

age of tan guzel strateji mi var drekon hocam starcraft ayrı bi olay zaten hey gidi hey

2006-02-17 20:21:08

Cvp

Samce

age ofu sevmedim be çağatay abi:D
çok ünlü ama çok kişi sevmiyor age ofu
ama bu bi dogru seven sevmeyenden daha çok;)
drekon hocam age ofu biliodur heralde
onuda göz önüne almıştır :D
he ayrıca PRİNCE OF PERCİA nın yaptığı büyük kitleyi biliyosunuzdur
forumlarda gezerken bi arkadaş oyunu anlatmış
eğer çok iyi bir oyun istiyorsanız prince of perciayı öneririm



Prince of Persia: Warrior Within

Can Arabacı
17.10.2004

--------------------------------------------------------------------------------

Aslında bu yazının daha önce yazılması gerekiyordu, ama çeşitli nedenlerden dolayı gecikti. Başta olabildiğine kapsamlı bir ön-inceleme düşünüyordum. Ama tam yazıyı baştan yazmaya başlayacakken, dün, oyunun oynanabilir demosu internet ortamına bomba gibi düştü...

Demoyu indirdikten sonra heyecanla oyuna girdim hemen. Firma logoları vs derken, ana menüye geldiğimde, oyuna hakim olan genel karanlık atmosferin menüye kadar sıçramış olduğunu farkettim. Menüdeki mükemmel müziğe şöyle bir kulak kabartıp, Options kısmına kısaca uğradıktan ve şöyle bir ayarlara göz attıktan sonra da, direk olarak oyuna geçtim.

Daha önce bu yılki E3´te yayınlanmış giriş filmiyle başlıyor demo. Tabi, dikkatimi çeken, E3´teki videoda kan efektleri olmadığı halde, demonun girişindeki filmde bol bol kan efekti eklenmiş. Video da, Prens´imizin gemisini Keeper´ların bastığını ve tayfamızı kılıçtan geçirdiklerini görüyoruz. Zaten hemen ardından da olaya el atıyoruz ve 2 bölümlük demomuzda durmak bilmeyen aksiyonun içine giriyoruz.

Bu gemi bölümü, aynı zamanda demodaki training bölümü işlevini de görüyor aynı zamanda. Ekranın altında çıkan yazılar bize yapmamız gerekenleri anlatıyor, yeni hareketleri öğretiyor. İlk önce Single Weapon Combat alıştırması yapıyoruz. Alttaki yazılar bize yapacağımız hareketlerin tuş kombinasyonlarını gösteriyor. Hareketlerin çeşitliliği almış başını yürümüş. Öncelikle düşmanlarınızı kapma hareketiniz var artık. Düşmanınızın üstüne doğru koşarken E tuşuna bastığınızda Prensimiz düşmanının üstünden zıplayarak onu savunmasız bi durumda arkasından yakalıyor. Kombo olayları o kadar gelişmiş ki, sırf bu kapma olayıyla yapabilecekleriniz bile oldukça geniş. Nasıl mı? Mesela, E tuşuna basılı tutarsanız, Prens rakibi arkasından yakalayıp savunmasız duruma getirir, şimdi isterseniz onu başka bir düşman grubunun üstüne atabilirsiniz, ya da bir uçuruma atarsınız belki de? Ama bence en zevklisi yakaladığınız o düşmanı ikiye bölmek... (Millet psikopat sanacak bu yazıdan sonra beni :))

Oyunun oldukça karanlık bir atmosferi olduğuna değinmiştim az önce kısaca. Gerçekten de oyunda kan gövdeyi götürüyor ve çevre tasarımları da Sands of Time´a göre oldukça karanlık. Zaten artık düşmanlarınızı biçer-döver gibi parçalara ayırmaya başladığınızda, kafalar kollar etrafta uçuşmaya başladığında bunu siz de farkedeceksiniz. Yaşı küçük olanlar Options kısmından kanı kapatıp, bir nebze de olsa oyunun karanlık temasını dağıtabilirler.

Gelelim demoda en hoşuma giden yeniliklerden birine, yani Double Weapon Combat´a. Hatırlarsanız Sands of Time da, Prensimiz bir kılıç ve Dagger of Time´ı kullanıyordu. Ama Dagger of Time´ın kullanım alanı çok da geniş değildi, vurduğunuz düşmanları zaman içinde dondurup, yavaşlatmaya yarardı sadece. Tabi yine ilk oyunu oynamış ve bitirmiş olanlar, Prens´in oyunun sonunda Dagger of Time´ı Farah´a verdiğini de bilirler. Prensimiz ilk oyundan sonra boş durmayıp, hançer yerine her türlü silahı kullanmayı öğrenmiş boşta kalan eliyle.

Bu ne demek? Artık öldürdüğünüz her düşmanın silahını ikinci elinize alıp, çifte katliam yapabilirsiniz. (Prensin çifte palalı resimlerinin Drizzt´i ne kadar anımsattığına da dikkat çekmek istiyorum ayrıca.) İkinci elinizdeki silahı da yine E tuşuyla kullanıyorsunuz. Ve burada karşımıza yeni hareketler çıkıyor tabi ki. Sol mouse tuşu ve E´yi beraber kullanarak yapabileceğiniz o kadar çok hareket var ki oyunda. Ve bu hareketlerden birçoğunu yaptığınızda tek bir düşmanı değil, etrafınızda kim varsa hepsini alıp götürüveriyor. Üstelik bir de uzaktaki düşmanlara, ikincil silahınızı C tuşuyla fırlatabildiğinizi düşünürseniz, Prensin kendini dövüş konusunda oldukça geliştirmiş olduğunu ağzınız açık bir şekilde farketmeniz işten değil. Ve tabi ki, bu kadar çok dövüş hareketinin olması, oyunun daha bir aksiyon ağırlıklı olduğunun da habercisi. En azından demo boyunca aksiyonun durduğu anlar oldukça nadirdi.
Gemi bölümünde ilk önce tuşlara ve yeni hareketlere şöyle bir alıştıktan sonraki ilk boss karşılaşması da oldukça şıktı. Sürekli ara sahnelerle bölünen aksiyon dolu bir dövüşten sonra da, daha Sands of Time türüne yakın bir bölümde buldum kendimi. Tuzaklarla, atlanıp zıplanacak yerlerle dolu bu bölümde öldürecek düşman sayısı daha az olmasına rağmen, kesinlikle gemideki Keeper´lardan daha zorlu düşmanlarla karşılaştım. Ayrıca bu bölümde, tutorial kısmında size söylenmese de, mekanı nasıl kendi yararınıza kullanacağınızı da farketmeniz mümkün. Kapalı ve dar mekanlarda Prensin daha savunmasız olması gerekirken, neredeyse tam aksine, eğer mekanı kendi lehinize doğru kullanmayı başarabilirseniz, çok daha rahat ve estetik dövüşler gerçekleştiriyorsunuz.

Bu bölümde de ilerledikten sonra demonun son nefeslerinde tam da yeni bir kılıca kavuşmuşken bir Brute´un saldırısına uğruyoruz. Tabi ki bu aynı zamanda demonun son boss´u oluyor. Brute´u yenmek için önce bacaklarının zırhsız kısımlarına (yani arka kısımlarına) saldırmanız ve dizi üstüne çökmesini sağlamanız gerekiyor. Dizi üstüne çöktüğünde tepesine fırlayarak, yakalanmadan zırhını parçalayıp, en sonunda da kılıcı ensesine saplıyoruz. Ve böylece Prince of Persia: Warrior Within demosunun sonuna da gelmiş oluyoruz.

Sands of Time´dan bu yana tür olarak değişen çok şey var oyunda. Atmosfer, daha önce dediğim gibi daha karanlık, müzikler de atmosfere bağlı olarak daha sert(ve kesinlikle mükemmel)... Peki, neden bu kadar karanlık atmosfer? Demoyu yorumlamayı bitirdiğimize göre, oyunun konusuna da şöyle bir değinsek fena olmaz heralde...

Warrior Within, Sands of Time´dan birkaç yıl sonra başlıyor. Prensimiz, Dagger of Time´ı Farah´a verdikten sonra uzun süre ortalardan kayboluyor. Fakat sonunda, Babylon´a dönüyor ve yıkımına neden olacak bir doğaüstü yaratık tarafından kovalanmaya başlıyor. Prens kendi sonundan kaçarken, yaşlı ve mistik güçleri olan bir adamı buluyor. Adam Prense Sultan´ın sarayını kurtarmaya çalışırken, zamanda bir çatlak açtığını ve Dahaka isimli ölümsüz bir yaratık meydana getirdiğini anlatıyor. Ve son olarak da bir kehanette bulunuyor Prense; "Ne yaparsan yap, öleceksin..." Prens, artık sadece hayatta kalabilmek için, katliamlarla ve kanla dolu yollarda, Dahaka´dan kaçmaya devam ediyor. Ama sonunda bu maceranın ancak tek bir yerde bitebileceğini farkediyor; Zamanın Kumlarının yaşam bulduğu yerde... Bu yıkıma neden olan şeyin, doğduğu yerde. Ve böylece lanetli bir adaya doğru yola çıkıyor prensimiz. Tahminlerime göre oyundaki bu gemi sahnesi de, tam bizim lanetli adaya gidişimiz sırasında yer alıyor. Eh, öğrenmemize pek birşey kalmadı. 1 ay içinde oyunun tam sürümünü oynuyor olacağız ne de olsa...

Ubisoft, Sands of Time´ın başarısını devam ettirmeye niyetli gözüküyor. Geçen senenin en iyi oyunlarından biriydi Sands of Time. Müzikleriyle, grafikleriyle, Rewind gibi oyun piyasasında daha önce eşi benzeri görülmemiş süper bir fikirle, aksiyon ve adventure´ı mükemmel biçimde dengeleyen kusursuz oynanışıyla tam bir baş yapıttı. İçimden bir ses, aynı şeyi Warrior Within içinde söyleyebileceğimizi söylüyor. Umarım haksız çıkmam. Eğer bir aksilik olmazsa, oyun 16 Kasım´da tüm platformlar için aynı anda piyasada olacak. O zamana kadarsa, bize sabretmek düşüyor. Şahsen ben, özellikle demoyu oynadıktan sonra, tam sürüm için sabırsızlanıyorum

2006-02-17 21:32:52

Cvp

Samce

[url]http://www.etietieti.com/yami-mekanikistila/default.asp[/url]

herşeyi duyurdum bunu sölemedim:D
Çetin Tukeri n reklamını yaptığı yami reklamlarını oyunu çıkıyor yakında
3d olacak o kedin ama inşallah flash oyunu olmaz:D
çünkü ayrıntılı bilgili yok şu an
ama oyun sitelerinin başında her zaman mekanik istila die bi reklam görürseniz anlayınki o oyun bu oyun:D

2006-02-17 21:51:12

Cvp

Asp!r!N

age of 3 guzel olmus bence..
gerci 1. side 2. side 3.sude neredeyse ayni.. bitek grafikler degismis...
su siralar world of warcraft oynamayi istiyorum.. daha dogrusu istiyordum... cesaret edemiyorum baslamaya yoksa ne okul kalir ne max nede gunluk yasam hehe

2006-02-19 00:53:03

Cvp

extreme

Madem konu oyundan acılmıs bende bişe eklemek istedim ;

Yeni bir oyun projesi bilmeyenler için hatırlatmak istedim.Böyle bi projeye daha baslayan baska bi team yok sanıyorum.Bakmanızda fayda var oyun dunyası nerelere gidiyor artık.Biz sahnemizi render edemezken adamlar sizi o sahnede realtime gezdirmeyi başarıyor.Buyrun;

[url]http://www.projectoffset.com/[/url]

Burdaki videolara bakmanızı tavsiye ederim.

[url]http://www.projectoffset.com/downloads.html[/url]

2006-02-19 20:17:04

Cvp

Samce

site banneri dehşet:D
gerçekten dehşet
yeni çıkan bir stareteji oyunu bilen var mı
böle daha keşfedilmemiş
bu arada dehşet bir youn daha
bu arada bunu ben yazmadım bi forumdan aldım:D

Brothers in Arms: Earned in Blood

Evet arkadaşlar, yine İkinci Dünya Savaşı´nı konu alan bir oyunla karşı karşıyayız ve ben yine o alıştığımız sıkıcı girişlerden birini yapacağım. Bildiğiniz gibi şu son beş yıl içerisinde ikinci dünya savaşı konulu yapımlara ilgi bir hayli arttı. Yapımcılar da bu akımın büyüsüne kapılarak Nazileri konu alan bir sürü oyunu fabrikasyon gibi piyasaya çıkarmaya başladılar. Bu durum ilk başlarda oyuncuları memnun etse de artık piyade tüfeği adını duyduğumuz an kusma derecesine gelir olduk. Öyle bir haldeyiz ki, şimdiye kadar kaç Nazi temizlediğimizin sayısı belli değil.

Durumun böyle olması artık oyuncuların bu tür yapımlara çekingen yaklaşmasına sebep oluyor. Artık insanlar belirlenen kalıplar içerisinden sıyrılıp alışılmış tarzın dışına çıkabilen oyunları tercih etmekteler,ki haklılar da. Yapımcılar da bu durumun farkında olacaklar ki artık bazı türleri birbirleriyle harmanlayıp öyle piyasaya sürer oldular. Böyle iki türün bir araya getirilip oyunculara en kaliteli şekilde sunulduğu yegane oyundu Brothers In Arms. Yedi ay evvel piyasaya çıktığında büyük ses getirmiş, oyun severlerin gönüllerinde taht kurmuştu. Merak etmeyin devam oyunu da bizi hayal kırıklığına uğratmıyor.

Brothers In Arms aslında "Band Of Brothers" dizisinden esinlenerek yapılmış bir oyundu. Tom Hanks´in yapımcılığını üstlendiği bu dizi ülkemizde "Kardeşler Takımı" ismiyle gösterilmişti. Dizinin müdavimleri farkında olacaklar ki oyun bölüm yapısı olsun, hikaye anlatımı olsun hemen hemen aynı konuyu işliyordu. Diğer İkinci Dünya Savaşı konulu shooter´lardan farklı olarak daha bir komplike yapı içerisinde verilen görevleri yerine getiriyorduk Oyuncularda bu durumdan memnun kalmış, Brothers In Arms kısa sürede büyük bir hayran kitlesi edinmişti. Oyunda oyuncuları cezbeden bir başka özellik ise yaşanmış olayları konu almasıydı. İlk oyundan yedi ay sonra piyasaya çıkan devam oyunu Earned In Blood, ilk oyunun fırtınasını yeniden koparmaya çalışıyor. Bakalım ne kadar başarılı olmuş.

Hey! Sakin olun, bugün kimse ölmeyecek...

Konuyla asıl incelemeye başlayalım. Şimdi siz İkinci Dünya Savaşı´nı konu alan bir oyunun senaryosunun diğerlerinden farklı olmayacağını düşünebilirsiniz. İlk oyunu oynayanlar bilirler, yukarıda da belirttim gibi oyun ikinci dünya savaşında yaşanmış olayları konu alıyor. Bizzat Joe Hartsock´un yaşadığı savaş anıları oyun boyunca başlıca görevlerimizi oluşturuyor. Bir de buna muhteşem seslendirmeler eklenince konu anlatımı o kadar dramatik bir hal alıyor ki şaşarsınız. Geçekten hayran kalmamak elde değil. Yakın tarih atmosferini bu kadar masalvari oyunculara aktardıkları için Gearbox´u buradan tebrik ediyoruz. Bence oyunu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği bu. Olmuş olanı oynamak tabii ki oyuncuları cezbedecektir ama bunu en iyi şekilde yansıtabilmek de bir o kadar önemli. Ama keşke daha serbest bir oyun akışına sahip olsaydı. Oyun boyunca konu dışına çıkmadan görevleri yerine getiriyoruz. Call Of Duty´nin aksiyona dayalı bölüm yapısı Brothers In Arms´ta da olsaydı bu yılın en iyi FPS´si belki de Earned In Blood olurdu

2006-02-21 18:00:08